Toc Toc – Takıntılar, Takıntılar (2017)

Herkesin hayatında küçük takıntıları olabilir, ancak ya bu takıntılar yaşamınızı tamamen ele geçirseydi? İşte tam da bu sorunun etrafında dönen, hem kahkahalarla güldüren hem de düşündüren bir film olan Toc Toc – Takıntılar, Takıntılar (2017), kesinlikle izlenmesi gereken bir yapım. Benim gibi tek mekan odaklı, karakter temelli, ilginç ve dikkat çeken diyaloglar barındıran filmleri seviyorsanız, bu film tam size göre!
En iyi İspanyol filmleri listesine bakmadan geçmeyin: “İspanyol Sinemasının Dünyaya Armağan Ettiği 30 Harika Film”
Toc Toc inceleme ve öneri

Film, aynı anda bir psikiyatristin bekleme salonunda buluşan bir grup takıntılı bireyin hikayesini anlatıyor. Her biri obsesif-kompulsif bozukluğun farklı bir çeşidiyle mücadele eden bu karakterler, aslında “normal” denilen kavramın ne kadar göreceli olduğunu gözler önüne seriyor. İşin eğlenceli yanı ise, bu farklılıkların bir araya gelerek sürpriz bir uyum yaratması.
Karakterlerin her biri o kadar özel ve ilginç ki, kendimi onları daha yakından tanımak isterken buldum:
- Blanca, hijyen takıntısıyla sürekli ellerini yıkayan ve temizliğe takıntılı bir kadın. Ona bakarken bir yandan empati yapıyor, bir yandan da haline gülmeden edemiyorsunuz.
- Emilio, Tourette sendromu nedeniyle istemsiz bir şekilde küfür eden ve komik çıkışlarıyla grubu sürekli şaşırtan biri. Onun spontane hareketleri filmin mizah dozunu zirveye çıkarıyor.
- Ana María, sürekli olarak dua etmek zorunda hisseden ve bir şeyleri şansa bırakmaktan korkan inanç takıntılı bir karakter. Sıkça tekrar ettiği dualar, absürt bir şekilde sahnelere derinlik katıyor.
- Otto, simetri ve düzen takıntısıyla eşyaların yerini obsesif bir şekilde düzeltmeye çalışırken, çevresindekileri hem sinir ediyor hem de güldürüyor.
- Federico, matematiksel hesaplamalara ve sayılara takıntılı bir adam. Onun sürekli hesap yapma ihtiyacı, diyaloglara zekice dokunuşlar ekliyor.
- Lili, adımlarını belirli bir sayıda atma ve cümleleri sürekli tekrar etme zorunluluğu ile bu tuhaf ekibe tatlılık katıyor diyebilirim.
Toc Toc neredeyse tamamıyla bir bekleme salonunda geçiyor, bu da anlatıyı daha yoğun ve karakter odaklı hale getiriyor. Yönetmen Vicente Villanueva’nın bu minimalist tercihi, hikayeyi güçlendiren en önemli unsurlardan biri. Film boyunca aksiyon veya karmaşık olaylar yerine, karakterlerin birbirleriyle olan diyaloglarına ve bu diyalogların getirdiği komik, absürt ama aynı zamanda dokunaklı anlara odaklanıyorsunuz.
Bu kadar sınırlı bir alanda geçen bir hikayenin bu kadar etkileyici olmasının sırrı, bence karakterlerin çeşitliliğinde ve samimiyetinde gizli. Herkesin kendine has bir ritmi, tarzı ve hikayesi var. Onları izlerken, belki de hepiniz içinde bir parça “takıntı” olduğunu fark edeceksiniz. 🙂
Karakterlerin tuhaflıkları, onları gerçek hayatta rastlayacağımız insanlardan farksız kılıyor. Özellikle Emilio’nun beklenmedik küfür patlamaları ya da Blanca’nın titizlikle steril bir ortam yaratma çabaları beni kahkahalara boğdu. Ama bu komedinin içinde tatlı bir hümanizm de var; hiçbir karakter aşağılanmıyor ya da ciddiyetsiz gösterilmiyor. Aksine, hepsi kendi zorluklarıyla başa çıkmaya çalışan gerçek insanlar olarak resmediliyor.
Toc Toc, hem düşündüren hem de eğlendiren harika bir film. Kendi takıntılarınızı sorgulamanıza neden olurken, karakterlere duyduğunuz empati ve sevgi sizi derinden etkiliyor. Eğer ilginç bir karakter çeşitliliği, zekice yazılmış diyaloglar ve sade ama etkili bir atmosfer arıyorsanız, bu film sizin için ideal. Bana göre, bu film yalnızca bir komedi değil, aynı zamanda insan doğasının karmaşıklığına dair bir ders niteliğinde.
Kısa bir süre önce izlemiştim. İspanyollar güzel filmler yapıyor