The Seven Deadly Sins (Yedi Ölümcül Günah)
The Seven Deadly Sins (Yedi Ölümcül Günah) isimli müthiş anime dizisinde düşüncelerimden yola çıkarak inceledim ve sizlere önerdim.
Sizi bambaşka bir dünyaya sürüklüyen bir anime dizisi düşünün; sıra dışı karakterlerle dolu, büyülerle örülü bir evrende geçen bir macera… İşte The Seven Deadly Sins (Yedi Ölümcül Günah) tam olarak böyle bir yapım! Bu anime, eğlenceli karakterleri, sürükleyici hikayesi ve göz alıcı savaş sahneleriyle beni adeta büyüledi. Eğer fantastik yapımları seviyorsanız ve “Benim için hem aksiyon hem mizah bir arada olsun” diyorsanız, bu anime tam size göre.
The Seven Deadly Sins konusu ve karakterleri
Dizinin hikayesi, Britanya’ya benzeyen fantastik bir dünyada geçiyor. Krallık büyük bir tehlike altındayken, halkın umudu, tarihe “Yedi Ölümcül Günah” olarak geçmiş efsanevi bir grup oluyor. Ancak bu kahramanlar sıradan insanlar değil; her biri farklı bir günahla ilişkilendirilmiş ve olağanüstü güçlere sahip. Grup, birbirinden renkli üyeleri ve inanılmaz yetenekleriyle, eski suçlamaların gölgesinde krallığı kurtarmak için yeniden bir araya geliyor.
The Seven Deadly Sins dizisinin baş kahramanı Meliodas, beni ilk bölümden itibaren kendine hayran bıraktı. İlk bakışta küçük, sevimli ve biraz ukala bir çocuk gibi görünse de, içindeki güç ve liderlik yeteneği gerçekten inanılmaz. Meliodas, her an güler yüzlü ve rahat tavırlarıyla dikkat çekiyor ama işler ciddiye bindiğinde gösterdiği güçle resmen şov yapıyor! Bir de o komik ve eğlenceli yanları yok mu? Meliodas’ın şakaları ve özellikle Elizabeth’e olan tatlı ilgisi… Elizabeth’e olan tatlı ilgisi derken, ellerinin hiçbir zaman rahat durmamasından bahsediyorum tabii. 🙂
Tabii ki Ban’den bahsetmeden olmaz. O tam bir “kötü çocuk” karizmasına sahip! Ban, ölümsüzlüğü sayesinde fiziksel sınırlarını zorlayan bir savaşçı. Ancak benim onu bu kadar sevmemin asıl nedeni, her duruma karşı gösterdiği umursamaz ve havalı tavırları. Girdiği her mücadelede sanki hiçbir şeyi umursamıyormuş gibi davranıyor ama derinlerde yatan sadakati ve duygusal derinliğiyle beni defalarca şaşırtmayı başardı.
The Seven Deadly Sins adlı grubun her bir üyesi benzersiz ve onları izlemek çok keyif almamı sağladı. Dev büyüklüğündeki Diane, hem fiziksel gücüyle hem de Meliodas’a olan komik aşkıyla öne çıkıyor. Sessiz ama son derece zeki King, periler dünyasının temsilcisi olarak karşımıza çıkıyor ve harika stratejileriyle bizi etkiliyor. Gowther, hislerden arınmış bir varlık olsa da, mantığı ve zekasıyla grubun önemli bir parçası diyebilirim. Ayrıca Merlin, büyüleriyle grubun beyni gibi çalışıyor, ve güçlü, gizemli ve çekici aurasıyla dikkat çekiyor. Son olarak, Escanor, gruba geç katılan ama bir o kadar da dikkat çeken karakterlerden biri olarak karşımıza çıkıyor. Kibirli kişiliği ve gündüzleri inanılmaz güçlere sahip olmasıyla “Bu kadar güçlü biri nasıl olur?” dedirtiyor.
Bu anime, yalnızca aksiyon dolu sahneleriyle değil, aynı zamanda karakterlerin hikayeleriyle de kalbimi çaldı. Her bir karakterin derinlikli geçmişi, duygusal anları ve aralarındaki sıcak arkadaşlık, diziye ayrı bir anlam katıyor. Ayrıca mizah unsurları o kadar güzel işlenmiş ki, hem gülerken hem de heyecanlanırken buldum kendimi.
Unutmadan söyleyeyim, bu anime dizisi Netflix’te mevcut, yani istediğiniz zaman izleyebilirsiniz! Ayrıca, dizinin hikayesini tamamlayan ve evreni daha da genişleten devam niteliğindeki filmleri de bulunuyor. Sizler için devam niteliğindeki yapımları aşağıya bırakıyorum.
- The Seven Deadly Sins: Prisoners of the Sky (2018)
- The Seven Deadly Sins: Cursed By Light (2021)
- The Seven Deadly Sins: Grudge of Edinburgh Part 1 (2022)
- The Seven Deadly Sins: Grudge of Edinburgh Part 2 (2023)